Bu sitedeki her şey Sevgi ile kodlanmıştır.

Kategori Listesini Göster

Başkalarını sevindirmek; kendini sevindirmektir


FacebookTwitterPinterestTumblrYazdır


Dünya; tamamen bizlerin zannına göre biçimlenmektedir. Yani bizler dünyayı mavi görüyor isek; alabildiğine mavi... Siyah görüyor isek; alabildiğine siyahtır, karanlıktır ve yorgundur. Her ne kadar dünyamız birçok keşmekeşe sahip olsa da bizler eylemlerimiz ile pozitif bir bakış açısı yakalayarak ona bakmayı becerebilir isek; onun şekillenmesinde de pay sahibi olabiliriz. Bu ise kulağa iyi bir fikir gibi geliyor — ne dersiniz? Sokakta yürüdüğünüzü farz edin; tamamen masumane duygular ile tanımadığınız birisine selâm verebilir misiniz? Sanıyorum ki buna hepimizin cevabı "Elbette hayır!" olsa gerek. Neden mi? Çünkü birçok kişi bu ve benzeri düşüncelere gark olduğu için; insanlar da bununla paralel olabilecek bir hayat tazı çizme gayretinde. Peki bu denli mübâh? Ne kadar doğru? Ve ne derece olması gerektiği gibi? Naçizane düşüncelerim...

İnsanların birçoğu "taklit etme" hastalığına maalesef ki sahiptir. Bu acı bir gerçektir. Hem de ne acı bir gerçek! Nedeni ise belli; dışlanma korkusu. Yani öyle bir dünyada yaşar olduk ki, ne yazık ki; bir şey almadan verme eğilimi göstermek vicdanî bir eylem gibi değil de; tabiri caiz ise enayilik olarak dile getirilir oldu. Bu nasıl içi kof bir düşüncedir?

İnsanlar doğar ve ölürler. Bu "giriş ve sonuç" aşamasıdır. Peki bu "gelişme" sürecini de bizlere "lütfedilerek verilmiş" olan aklı kullanmadan geçirirsek hâlimiz nasıl olur? Aklı kullanmak demek empati yapmak demektir. Empati ise bir nevi eylemdir. Yani lâfta dünyayı değiştirmek kolaydır. Ancak çok az insan gerçekçi düşünerek dünyadan önce kendi dünyasını değiştirme becerisi gösterir. Bu ise doğru olandır.

Hayat bir hediyedir. Nefes almak ise büyük bir lükstür. Bunun önemini nefes darlığı alan hastalarımız daha iyi bileceklerdir. Lâkin insanlarımızın çoğu kendilerine ihsan edilen bu tip hediyeleri nedense zora düşmedikçe görmezler. Bu büyük bir kayıptır. Eğer ki yerdeki kara topraktan veya taştan; yemyeşil veyahut pespembe çiçekler açıyor ise dünya o kadar da kötü bir yer olmasa gerek! Bunu unutmamalıyız. Dünyayı biz şekillendirmiyoruz. Bizler bitkiler gibi, hayvanlar gibi ortak bir alan içerisinde yaşıyoruz. Dolayısı ile dünyanın şekillenmesini sağlayanlardan yalnızca bir türüz. Hayvanlar gibi. Bitkiler gibi. Yani bizler de bir tür olarak; insanoğluyuz.

Ve artık bir şeyleri karşılıksız olarak vererek aslında verdiğimiz o şeyleri sonsuzluğa uğurladığımızın farkına varmalıyız. Hele ki tamamen karşılıksız vermek — bu en doğrusudur. Olması gerekendir. Karşılıklı verilip, alınan bir şey bir nevî ticarettir. Duygu yoktur. His yoktur. Vicdanî hissiyattan ise zerre eser yoktur. Önemli olan tamamen beklentisiz vermektir. Ne düşünüleceğine bakmadan vermektir. Basitçe vermektir. Yalnızca vermek. Beklenti içerisine girmeden, teşekkür beklemeden, ilgi duygusuna kapılmadan vermek. Yalnızca bu.

İnsanları gözlemliyorum. Kesif yüz hatlarına sahipler. Belki de bu bizi acımasız doğa şartlarına karşı dirençli kılabilir. Ancak bazı insanların hayatın her yerinde bunu sergilemeleri ise büyük bir kayıptır. Yolda bizden sevgi bekleyen bir kedi veyahut köpeği bundan mahrum bırakmaya hakkımız var mı? Onlar beklentisiz sevgi istiyor. Karşılıksız. Dolayısı ile hayvanlara illâki maddî boyutta bir şeyler vermeniz gerekmiyor. Kezâ insan da yalnızca fiziksel bir değere sahip olsa idi nasıl olur idi? Ruhsuz, duygusuz, ilgisiz? Elbette iyi olmazdı. Dolayısı ile kendimizi tüm hayvanlarda görmeliyiz. Küçüğü veya büyüğü yok. Bunu düşünmek için ise vakit yok!

Dolayısı ile doğadaki tüm hayvan dostlarımıza verebileceklerimizi vermeliyiz. Onları sevgimizin ve merhametimizin göstergesi olarak okşamak veyahut biraz su vermek. Su hayattır. Bu ise zor bir şey değil; biraz istek ve sorumluluk bilinci sayesinde onların hayatını etkileyin. Onların hayatlarında bir iz bırakabilirsiniz. Dünyayı değiştiremediniz mi? Üzülmeyin; küçük bir canlının hayatının kahramanı olmak pek de imkânsız görünmüyor. Çünkü onlar sizleri fiziğiniz için değil ruhunuzun derinliği için seviyor. Çoğunluğun nasıl davrandığının bir önemi yok; standartlarınızı siz oluşturun. Başkaları değil.

Bir çocuğu sevindirmenin veya zorda kalmış birini mutlu etmenin verdiği huzuru yaşamalıdır her insan. "O bana kahve ısmarlamamış idi, ben de ona aynısını yapacağım!" şeklinde çocuksu tavır sergilemek hiçbir olgun ruha yakışmaz. Hiçbir şey almasanız da bir insanı sevindirmenin beraberinde getirdiği mutluluğu yaşayın. Bu bir dilenciye para vermek olabilir.

Veya mendil satan yaşlı bir teyzeden destek amaçlı mendil almak. Veya yaşlı teyzeye mendilin ücretini verip, mendili almamak da iyi bir davranış olacaktır. Bu erdemden ileri gelir. Yani mevcut durumu devamlı irdelemek yerine; amacınızı gerçekleştirebilmek için onları bir vesile olarak görün. Siz basitçe yardım ettiniz. Hepsi bu. Karşıdaki kişi bırakın sizi enayi olarak görsün. Başkaları zayıf olarak tanımlamalar yapsın. Her hayat bir dünyadır. Yani bir nevî bireysel dünyalara sahip komşularız. Hepimiz farklı dünyalar da olsak; birbirimizin hayatını etkileyebilmekteyiz. Eğer bu yetiye sahip isek; bunu iyi kullanalım ki hayatımızın temelini bir amaca, bir niyete oturtmuş olabilelim.

Son olarak... En fazla birkaç on yıl yaşayacağınızı unutmayın. Bu acı bir gerçek olduğu gibi; kesin bir gerçek. Olması gereken de bu esasen. Yenilere bir nevî yeri açmaktır ölüm. Hayatınızı bir amaca bağlamayı düşünün. Neden mi? Çünkü bunu yapabilirsiniz. Bugün bindiğiniz metrobüste boş yer olsa da oturmayın; bu bir fedakârlık örneği olsun sizin için. Başkaları için değil. Yalnızca siz bilin ve sizde kalsın bu fedakârlık için yaptığınız eylem.

Bugün yürürken yoldaki bir taşa vurmayın; o yerinde olduğu gibi güzel. O taşı iterek başka yere atmanıza gerek yok. O yerinde durmak istiyor, onun canlı olmaması onun var olmadığı anlamına gelmez. O da "var". O da bir yer kaplıyor. Bunu unutmayın.

Ve bugün... titrek kanatları ile özgürlük sahillerine kulaç atmaktan hiç yorulmayan ve hiç de vazgeçmeyecek olan bir serçeyi izleyin. Gözleriniz takılsın ona. Veya kanatlarına. Belki ruhunuz ile onun narin kanatlarına binip; kimseye karışmadan, alabildiğine ve sonsuzluğa ulaşırcasına uçmanın anlamını keşfedersiniz. Gözyüzünün asil mavisini delip geçercesine uçmanın anlamını...


  1. Yorum bulunmamaktadır.

Bu yazıya yorum göndermek ister misiniz?

Dikkat: Her yorum gönderen kişi, kendi gönderdiği yorumdan sorumlu olmaktadır.
Not: Yazı ile herhangi bir ilgisi bulunmayan yorumların onaylanmadığını belirtmek isteriz.
Yukarı Çık